LOZAN’A VERİLEN KUTSALLIĞIN KAYNAĞI
Lozan’ın tarihi, mutlaka bir başarı hikayesi olarak ele alınmalıydı ve öyle de yazılmıştır.
Bu tarihin içindeki tavizler, kime neden verildiği gibi soruların fitne-fücur hikayeleri olarak yaftalanması kaçınılmaz olmuştur.
Oysa Lozan müzakereleri sırasında en canlı şahit olan Birinci Meclis, her maddeye itirazda bulunmakta ve anlaşmanın kolayca geçmeyeceği açıktır.
O dönemde bu meclisin üyeleri, Lozan ile vazgeçişin boyutlarını görüyorlardı. Üstelik o zaman bile, işgaller altında olan topraklar hakkında hiçbir iddia ortaya koymamışlardı.
Bu stratejik çekilmelerle terkedilen toprakların, bir tartışma veya iddia konusu haline gelmemesi bile büyük bir skandaldır.
Birinci Meclis’in ne kadar muhalefet ettiğini herkes görebilir; bu durum, Lozan’ın TBMM onayından geçmemesine neden olmuştur. Bu sebeple, zaman kaybedilmeden seçim gerçekleştirilmiş ve yeni seçilen yeni üyelerle oluşturulan İkinci Meclis’te Lozan’ın onaylanması, ilk iş olarak ön plana çıkarılmıştır (Detaylı bilgi için bkz.
Prof. Mustafa Aydın, “Lozan: Başarı mı Taviz mi?” Beyan Yayınları “Tarihin Gerçek Yüzü” serisi).
Yani, tartışmadan ve milli muhalefetten kaçırılan Lozan, yıllar boyunca, hatta günümüzde bile “dokundurtmayız”, “düşündürtmeyiz” muhafızları tarafından asla sorgulanmamaktadır.
Böylece bu belgeyi kutsal metin haline getirmek, bir ülkenin kazanımlarını ve kayıplarını düşünmekten alıkoymaktadır. Tüm bu kayıplar ve bu durumlardan fayda sağlayanlar gizlenmeye devam etmektedir.
Kutsallığın işlevi bu değilse ne olabilir?